Senarist Bilal Babaoğlu İletişim Fakültesi’nde
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İletişim Fakültesi’nde düzenlenen söyleşi senarist Bilal Babaoğlu’nun katılımıyla gerçekleşti.
Söyleşiye İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Niyazi Usta, Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Oktan, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
Birçok dizinin senaristliğini yapan ve 2. filmini çekmek için Samsun’da bulunan Babaoğlu, İletişim Fakültesi öğrencileriyle bir araya geldi.
“Kendimi televizyoncu olarak yetiştirdim”
Üniversite yıllarında bazı gazetelerde muhabirlik yapan Babaoğlu, ‘’Gazetecilik okuduğum halde kendimi hep bir televizyoncu olarak yetiştirdim’’ dedi.
“Beni çırak olarak alır mısın?”
Öğrencilik yıllarında fotoğrafçılık grubuna üye olan ve bu ekiple 1999 depremi sonrası çocuklara rehabilite kapsamında temel fotoğrafçılık eğitimi veren Babaoğlu, “Orada çocuklara senaryo eğitimi vermeye gelen ünlü senarist Ayhan Sonyürek ile tanıştım, kısa sürede arkadaş olduk ve Sonyürek’e beni yanına çırak olarak alır mısın? dedim. Bir iki sene sonra Sonyürek’in davetiyle ‘Kurşun Yarası’ adlı diziyle senaristlik hayatıma başladım. Sırasıyla; Sil baştan, Aşka Sürgün, Erkekler Ağlamaz, Genco, Kertenkele gibi dizilerde senaristlik yaptım. Yazıp yönettiğim Âşık Veysel temalı, Âşık: Aşığın gözü kördür adlı ilk filmimi çektikten sonra Atatürk’ün Samsundaki günlerini anlatan ikinci filmim için Samsun’a geldim. Film çekimi sürecinde Samsun’da neler yapabileceğini düşündüm ve bu süreçte sizlerle tanışmaya geldim. Burada ders vermeyi de çok isterim ve burada sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarım’’ dedi.
Senarist iyi bir gözlemci olmalı
Senaristliğin tanımını yapan Babaoğlu, “Bir senarist aynı zamanda hayatı da iyi gözlemlemeli, araştırabilmeli ve farklı alanlara ilgisi olmalı zaten bir iletişimcide de bu özellikler bulunmalı” dedi.
Bazı senaristler toplumu hep aynı zannediyor
Günümüz eksikliklerine de değinen Babaoğlu, “Senaristlerimiz zannediyor ki liselerimiz hala Hababam Sınıfı, cezaevlerimiz ise hala 72. Koğuş gibi. Açıkçası toplum çok hızlı değişiyor fakat televizyon içeriklerimiz aynı. Durumun böyle olmasında popüler kültür ile riyakâr ilişki arasındaki dengeyi bozmak istemeyenler olduğu gibi, cidden toplumu bilmeyenlerde var. Yani Türk toplumu yeniliğe pekte açık değil bunu da dizilerde görebiliyoruz’’ dedi.
Senaristlik eğitimi şart
Senaryo derslerinin fakültelerde mutlaka olması gerektiğini söyleyen Babaoğlu, “Belki yapılabilir ama talep yok, gerçekten eğitim olmalı ama kamu iradesi bunu sağlayamıyor” dedi.
İçerik var ama üretemiyoruz
Ülke olarak zengin içeriklere, edebi eserlere sahip olduğumuzu vurgulayan Babaoğlu, “Senaristlik ciddi bir ekonomik ve kültürel güce sahip. Biz bu gücün farkına vararak zengin içeriklerimizi, edebi eserlerimizi değerlendirerek kendi içeriğimizi üretmeliyiz. Örneğin İran ve Hindistan kendi içeriklerini üretiyor ve dışarıya bağlı değiller biz ise hala dışarıya bağımlıyız.” dedi. Babaoğlu, “ Bu sorunlara rağmen çok önemli başarılara imza atmış ve yurt dışına ihraç edilmiş dizilerimiz var bu başarıları da göz ardı edemeyiz’’ dedi.
“Nereden başlamalı?”
Babaoğlu, “Her yiğidin kendi yoğurt yiyişi vardır. Finali bulunca başladım diyen senarist de var, sadece sezgiyle yola çıkanda. Arşimet’in, ‘bana bir direnç noktası verin dünyayı yerinden kaldırırım’ dediği gibi senaristinde bir dayanak noktasının olması gerekir. Bu ilke hayatta senaryoya dair öğrenilebilecek bir derstir” şeklinde konuştu. Senaristin amacının önemine değinen Babaoğlu, “Senarist ne söylemek, hangi kahraman üzerinden ders vermek istiyor? Örneğin yüzüklerin efendisinde senarist, Frodo üzerinden neyi söylemek istiyor. Güç seni bozar mı, bozmaz mı? İnsan gücü bulunca masum kalabilir mi? Yazar Tolkien önce kendisine soruyor bunları. Verilmek istenen mesaj çok önemli, o kadar güçlü olsan bile yine de masum kalabilmektir önemli olan. Böyle büyük dertleri olmalı yazar kişilerin” şeklinde konuştu.
“Yazarken vazgeçtiğim yapımlarda oldu”
Senaristliğin parasal kısmına da değinen Babaoğlu, “Senaryo yazarken aynı zamanda para kazanabilir miyim diye vazgeçtiğim yapımlar da oldu. Ben profesyonelim, bu işten geçimimi sağlıyorum. Yazarken gülünmesi gereken sahnede gülüyorsam ya da ağlanması gereken sahnede ağlıyorsam senaryoya devam ediyorum’’ dedi.
“Müslüman köyünde salyangoz satamazsın”
Toplum değerlerinin önemine işaret eden Babaoğlu, “O toplumun değerlerini biliyor olman lazım çünkü işi ona göre yapmak zorundasın. Toplum dinamikleri çok hızlı değişiyor. ‘Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü ya da Fi dizisi’ şu an televizyonda olsa izlenmez’’ diye ifade etti.
“Yerli dizi yersiz uzun”
Yerli dizilerin çok uzun olmasına değinen ve bu durumdan mustarip olan Babaoğlu, “Dizilerin uzun oluşu kaliteyi düşürüyor. Hatta senaristler olarak ‘yerli dizi yersiz uzun’ diyerek eylem yaptık ama dizi süreleri daha çok uzadı’’ dedi.
Kadının yükselişi
Söyleşinin sonuna doğru kadının Türk dizilerinde ki yerine vurgu yapan Babaoğlu, “5-6 yıl öncesine kadar kadının yükselişi, geleneğe karşı modern olan kadın hikâyeleri izlenirdi, yurt dışına da bu diziler satıldı. ‘Aliye, Öyle Bir Geçer Zaman ki’ gibi ama son zamanlarda maçolaşma trend olmaya başladı. Baba hikâyeleri ve kötü örneklemeler ve iki eşliliği gösteren diziler popüler oldu’’ diyerek sözlerini noktaladı.