Kampüste 8 Mart etkinlikleri
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde Kadın ve Toplum Uygulama ve Araştırma Merkezi ve OMÜ İktisat ve Siyaset Bilimi Topluluğu “Kampüste 8 Mart Etkinlikleri” düzenledi.
Etkinliklere; Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Niyazi Usta, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Oktan, OKTAM Müdürü Prof. Dr. İlknur Aydın Avci, İktisat ve Siyaset Topluluğu’nun Akademik Danışmanı Öğr. Gör. Cüneyt Mumcu, Eğitim Fakültesinden Şener Şentürk, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
“Kampüste 8 Mart Etkinlikleri” programı “Hayatın İçinde Kadın” adlı fotoğraf sergisinin açılış töreni ile başladı. Çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin ve öğrencilerin katıldığı sergide, 115 fotoğraftan 40 tanesi sergilenmeye hak kazandı. Birbirinden farklı şehirlerde, birbirinden farklı hayatların konu edindiği karelerde kadınların günlük yaşantıları fotoğrafa yansıtıldı. Sergi Rektör Başdanışmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Cengiz’in konuşmasının ardından kurdele kesimi ile akademisyenlere ve öğrencilere açıldı.
Şiddetten ve savaşlardan en çok kadınlar etkileniyor
Etkinlikte konuşan İktisat ve Siyaset Topluluğu Akademik Danışmanı Öğr. Gör. Cüneyt Mumcu, “Dünyada ekonomik krizlerin, çatışmaların ve toplumsal mücadelelerin çok yoğun olduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Bu çatışmaların ve krizlerin içerisinde en önemli olan ise insan krizi. Maalesef insan krizinden en fazla etkilenenlerde kadınlarımız. Dünya genelinde istatistiklere baktığımızda mültecilerin yüzde 80’i kadın, savaşlardan en çok etkilenenler yine kadın, normal gündelik yaşam içerisinde şiddetten veya olumsuz olaylardan etkilenenlerde yine kadınlardır” dedi.
Konuşmasına toplumda cinsiyet eşitsizliğinin üstesinden gelebilmenin en güzel yönteminin eğitim olduğunu vurgulayan Mumcu, “Bu konuyla ilgili yapılan etkinlikler sayesinde erkek ve kadının birbirine eşit olduğunu ve gündelik yaşamda birbirine ihtiyacı olduklarını anlatabilme fırsatı buluyoruz” şeklinde konuştu.
“Şiddet ve toplumsal cinsiyet iki önemli çalışma odağımız”
Üniversitelerde toplumsal cinsiyet ile ilgili farkındalık yaratmayı amaçladıklarını belirten OKTAM Müdürü Prof. Dr. İlknur Aydın Avci, “Toplumsal cinsiyet YÖK’ün önem ile ele aldığı çalışmalardan bir tanesidir. YÖK toplumsal cinsiyet tutum belgesini tüm üniversitelerin oluşturmasını ve senatolarında bunu kabul ederek üniversitelerden toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında faaliyetler gerçekleştirmesini beklemektedir. Bizde OMÜ olarak toplumsal cinsiyet belgemizi hazırladık ve en kısa süre içerisinde üniversite yönetimimize senatoda kabul edilmek üzere sunacağız” dedi.
Toplumsal cinsiyet ile ilgili eğitimlerin devam ettiğini söyleyen Avci, “Hayatımız Roman” adlı proje gibi daha birçok proje hazırladıkları belirtti. Kadın sağlığı ve kadın liderliği konularında da çalıştıklarını vurgulayan Avci, “Özellikle şiddet ve toplumsal cinsiyet bizim iki önemli çalışma odağımız. Bu alanda çalışan bireylerin ve öğretim elemanlarının çalışmalarını bir araya getirerek bir kitap oluşturmak istedik. İlk çalışmamız olan “Şiddet Araştırmaları Kataloğu” tamamlandı” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Etkinlik, Doç. Dr. Hatice Kumcağız, Yrd. Doç. Dr. Yasemin Yüce Tar ve Samsun Barosu avukatlarından Belgin Bilgin’in konuşma yaptığı “Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Cinsiyet” konulu panel ile devam etti.
Yrd. Doç. Dr. Yasemin Yüce Tar konuşmasına “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” başlığı yerine en büyük sorunlardan biri olan “Kadın Cinayetleri” başlığı ile başlayacağını belirterek en büyük sorunumuzun kadına yönelik şiddet olduğunu vurguladı.
Kadınlar en sevdikleri tarafından öldürülüyor
Kadınların en sevdikleri tarafından öldürüldüğünü vurgulayan Tar, “2016 yılına bakacak olursak 328 kadın öldürülmüş. Yani her gün bir kadın öldürülüyor. Öldürülen kadınların birliktelik durumlarına bakıldığında ise yüzde 43’ü evli, yüzde 14’ü boşanmış, yüzde 13’ü bekar kadınlardan oluşuyor. Tabi medeni durumu bilinmeyenlerde var. Niye öldürdüklerine bakacak olursak ağırlıklı olarak kadının kendi hayatına dair karar almak istemesi yani birey olarak yaşamına devam etmek istemesi görülüyor. Kimler tarafından öldürüldüklerine bakacak olursak, kadınlar genel olarak en sevdikleri tarafından yani kocaları, abileri, babaları, erkek arkadaşları tarafından öldürülüyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Flört şiddeti
Doç. Dr. Hatice Kumcağız, çok sayıda genç kızın yaşıtı olan erkek arkadaşı tarafından şiddete maruz kaldığını belirterek “flört şiddeti” kavramının ne kadar korkutucu ve kafa karıştırıcı bir deneyim olduğundan bahsetti. Kumcağız, “ Genellikle flört şiddeti 2 kişinin birbirini çift olarak tanımlamasıyla başlıyor. İlişkide erkek, genç kadını denetlemek, kontrol altına almak ve hesap sormak gibi kendine söz hakkı tanıyor. Buna karşın genç kızda ona itaat etmesi gerektiğini düşünüyor. Kız bu durumda sosyal aktivitelerden vazgeçiyor ve erkeğe boyun eğiyor. Bu boğun eğişlerle birlikte normalleşen seyir “flört şiddetini de” beraberinde getiriyor. Şiddet yaşanıyor, bitiyor daha sonra pişmanlık dönemi başlıyor. Bu aşamada genellikle ilişkinin bitmemesi için zeytin dalı uzatılıyor ve bu kadınlarımıza çok cazip geliyor. Şiddet uygulayan kişiyi defalarca affedebiliyor. Bir süre sonra ise ilk aşamaya geri dönülüyor” diyerek flört şiddetini anlattı.
Samsun Barosu avukatlarından Belgin Bilgin ise toplumsal cinsiyet eşitliği kavramından bahsetti. Bilgin, “Toplumsal cinsiyet eşitliği, kişinin cinsiyet yüzünden ayrımcılığa uğramaması, toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak yer alması anlamına geliyor. Biz aslında Türk kadınları olarak Cumhuriyet dönemi ile şanslı bir başlangıç yapmışız. Büyük Ulu Önder Atatürk’ün üstün öngörüsüyle haklarımıza kolayca ulaşmışız. Bir yandan kadının yurttaşlık hakları kazanması sağlanmış, bir yandan da toplum dizayn edilerek kadın toplum içerisinde konumlandırılmış. 1926 yılında yapılan Türk Medeni Kanunu ile birey olarak aile içerisinde de toplumda da bir takım haklarımızı elde ettik. 1934 genel seçimlerinde oy kullanabilme hakkına sahip olduk. Dünyada birçok ülkeden önce biz Tür kadınları vatandaşlık haklarımıza kavuştuk” dedi.
Panelin ardından İngiltere’den Ardanuç’a Libya’dan İstanbul’a “4 kadın-4 hikaye” adlı kısa film gösterimi yapıldı. Daha sora “Hayatın İçinde Kadın” adlı fotoğraf sergisinin sertifika töreni gerçekleştirilerek öğretim üyelerine ve öğrencilere sertifikaları takdim edildi.