Ondokuz Mayıs Üniversitesi - İletişim Fakültesi - Uygulama Gazetesi -

Bugünümüz Yarınımız Sözümüz: Şiir

Bugünümüz Yarınımız Sözümüz: Şiir
  • 26.02.2020
  • Bugünümüz Yarınımız Sözümüz: Şiir için yorumlar kapalı
  • 2.748 kez okundu

‘‘Ve belki ömrümüzün yakın geçmişi bu kadar doğruydu ancak, kim bilir. Kalbim unut bu şiiri!’’ dizelerinin sahibi şair Ahmet Telli ile bir araya gelerek şiir üzerine sohbet ettik.

Sözün anlamını bilmezken tanışmıştım şiirle, tanımadığım seslerden ilk kez bir sokakta duymuştum. Şiirle tanışmam o sokağa tekabül etse de şiire olan inancım lise yıllarıma denk düşüyor. Yaşım çocuktu, edebiyat öğretmenim bir şairin huzurunda şiir okumamı istemişti. Çocuk yaşımın büyük duygularıyla çıkmıştım sahneye, karşımda şair, dilimde onun sözleri, yüreğimde bir kentin uçurtmalı küçük güvercini… ‘‘Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür, bir tufan olurum sustuğun her yerde’’ demiştim, şairin gözlerinin mavisine bakarak… Şimdi yaşım çocuktan biraz büyük, kentler yıkılmadı ama kuşlar öldü ben ise bir tufan olamadım herkesin sustuğu o yerden devam ettim, başka bir kente savruldum. Şimdi tekrar o şairin karşısındayım, bu defa şiir okumuyorum şiire dair sorular soruyorum. Gözleri hala mavi, gözlerim hala gözlerinde.

Cemal Süreya şiir için ‘‘Şiir yasa dışıdır’’ der, siz şiiri ve şairi nasıl tanımlarsınız?

Bunu tek cümlelik tanımlara sokmak doğru değil. Şiir ve şaire yönelik tek cümle ile tanımlar yapılıyorsa kategorize ediliyor demektir. Şiirin her tarifi tarif edildiği anda eskir. Şair için şiir tıpkı bir fizikçinin deney tüpleriyle uğraşması gibidir. Şairin deney tüpleri de sözcüklerdir ve kendinden önceki hayatlardır. Kendinden önceki hayatlar hakkında edindiği bilgilerle bir gelecek dünyası şekillendirmeye, hayal ettirmeye çalışır. Şiir ve şair bizim gelecek tahayyüllerimizin biçimlenmesi için yardımcı olan sanat pratiğidir.

Soluk Soluğa isimli şiirinize ‘‘Büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak’’ diyerek başlıyorsunuz, bir serüvenci olarak şiir yolunda yazdığınız ilk şiiri hatırlıyor musunuz?

İlk şiirimi hatırlıyorum. Gençken birçok şeyi yaşadığını sanırsın ama öyle değildir öyleymiş gibi gelir. 1961’de yayınlandı ilk şiir, kitaplarda yok tabii. Adını hatırlıyorum, ‘‘Unutmak Güzel Şey’’. Ne yaşamışım da unutmaya çalışıyorum? İnsan gençlikte çok şey yaşadığını düşünüyor. Yaşlandıkça, yaş aldıkça daha yaşanacak nelerin olduğunu ve yaşanmadığını düşünüyor.

Ağaçlar gider, bulutlar gider, kediler gider en çok da insanlar gider. Siz de bir şiirinizde “Gitmek; bir hançeri inceltip, okyanusa daldırmak isteği” diyorsunuz. Peki ya şiir, şiir hiç sizden gitti mi? Sizi terk etti mi?

Şiir güzel bir sevgilidir. Her an seni terk edebilir. Önemli olan o sevgiliyi her sabah uyandığında yeniden keşfetmek duygusunu yaşıyor musun? Yaşamıyor musun? Eğer onu her sabah yeniden keşfedersen sevgili seni terk etmez ama ihmal edersen terk eder.

Eftal Küçük, ‘‘Umudun ırmağıyla yeşerecek hasretin bozkırları’’ dizelerinin yer aldığı ‘‘Bekle Beni Küçüğüm’’ isimli şiirinizi besteledi bunun dışında da bestelenen birçok şiiriniz var. Söz ve ses bütünleşmesi hakkında neler söylersiniz?

Sanatların başlangıçta zaten bütünleşik bir yanı vardır ama toplumsal yaşamlar sınıflara ayrıldıkça onlara benzer bir şekilde sanatlarda birbirinden ayrılarak tiyatroyu, sinemayı, şiiri ayrı ayrı gerçekleştirdi. Yaşadığımız hız çağı ise bunları yeniden bir araya getirmeye çalışıyor. Mesela sinema bütün sanatları bir arada kullanabilen bir sanat pratiği yani müziği, romanı, şiiri, rengi alıyor ve yeni bir sanat pratiği oluşturuyor. Şiiri yalnız olarak düşünürsen şiir sözcükleri dilden ödünç alarak yeni bir dil kuran sanattır. İlksel müzik ise başlangıçta zaten sözsüzdür şiir ile buluşturulması ciddi bir birikim gerektirir. Fazıl Say’ın Nazım Hikmet’ten, Metin Altıok’tan, Behçet Aysan’dan yaptığı bestelere baktığımızda anlıyoruz. Fazıl Say öyle bir denge kuruyor ki biz şiiri ve müziği bir arada hemhal olmuş vaziyette dinleyebiliyoruz. Şiir ve müzik birbirinin üstüne çıkan değil birbirini besleyen olursa pekâlâ bir arada kullanılabilir ve çok iyi sanat pratiği olur.

‘‘Bir dağın tarihi nasıl yazılır kurt, kuş ve çakal sesleriyle mi yoksa uçurumların uğultusunda bir çoban yalnızlığıyla mı’’ diye soruyordunuz bir şiirinizde, ben de iç sesimle sordum kendime lakin cevap bulamadım, o an bir dağ dövmesi yaptırmaya karar verdim ve yaptırdım. Ortak bir payda da buluştuk sizinle, bana bunu nasıl yaptığınızı merak ediyorum?

Merak etmeye devam edesiniz diye yazıyorum. Şiirin hikayesi varsa şiirin kendisidir.

Haber: Buket Topaktaş

Fotoğraf: Ozan Şahin

Etiketler: / / / / / / /

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ