Kültür ve Turizm Haberciliğinin Yaygınlaşması Paneli’ Gerçekleştirildi
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Mustafa Kemal Güneşdoğdu Kampüsü İletişim Fakültesi konferans salonunda Türk İnternet Medya Birliği ve İnternet Medya ve Bilişim Federasyonu tarafından, Kültür Turizm Bakanlığı işbirliğiyle yürütülen ‘Kültür ve Turizm Haberciliğinin Yaygınlaşması Projesi’ kapsamında panel düzenlendi.
Panele Çarşamba Kaymakamı Şükrü Yıldırım, Çarşamba Cumhuriyet Başsavcısı Aşkın Yeğin, Hacı Bayram Veli Üniversitesi (HBVÜ) İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar, İMEF Genel Başkanı Dr. Süleyman Basa, HBVÜ İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Eda Turancı, HBVÜ Öğr. Üyesi Prof. Dr. Elif Emre Kaya, STK temsilcileri, basın mensupları, akademik personeller ve öğrenciler katılım sağladı.
Panelin açılış sunumunu OMÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Öğr. Gör. Onur Şen yaparken, moderatörlüğünü OMÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Onur Bekiroğlu üstlendi.
Kültür-Sanat Haberciliği gazetecilikte medya sektöründe geleneksel bir uzmanlaşma alanı diyen Dekan Bekiroğlu, “Panelimizin ismi Kültür ve Turizm Haberciliğinin Yaygınlaştırılması ve bu panel Türk İnternet Medya Birliği, İnternet Medya ve Bilişim Federasyonunun yürütücülüğünde ve ortaklığında gerçekleştirilen bir projedir. Bu proje hem kültür ve turizm bakanlığı tarafından hem de içişleri bakanlığı tarafından desteklenen bir projedir. Baktığımızda Kültür Sanat Haberciliği gazetecilikte medya sektöründe geleneksel bir uzmanlaşma alanı. Ancak 21. yüzyıl içerisinde kültüre ilişkin kavrayışımız değiştikçe, genişledikçe kültür ve sanat haberciliğinin kapsamının da bir hayli genişlediğini görmek mümkün.” şeklinde gerçekleştirdiği konuşma sonrasında sözü Prof. Dr. Zakir Avşar’a bıraktı.
“Dünya bir dijital evrime doğru gidiyor”
Dünya bir dijital devrime doğru gidiyor şeklinde konuşan Prof. Dr. Avşar, “Dezenformasyon konusu fevkalade önemli çünkü hayatımıza girdi. Ne yazık ki bir taraftan mücadele ediyoruz bir taraftan kendimizi korumaya uğraşıyoruz. Çünkü hepimiz haberlerin ağındayız. Bir taraftan bir mesleki profesyonellik kazanmak istiyoruz. Diğer taraftan da mesleki standartları oluşturmak gibi bir çaba içerisindeyiz. Bu standartları kuşkusuz ki önce kendimizde oluşturmamız gerekiyor. Eğer kendimizde oluşturmazsak daha sonra bu standartların olmayışından yakınma hakkını da kaybederiz. Dünya bir dijital devrime doğru gidiyor. İnternete erişim insan hakkı olarak tanımlanıyor artık. İster insan hakkı olsun ister temel hak olsun, internete erişim noktasında devletlerin bir yükümlülüğü var. Biz bireyler için de hak kısmı söz konusu. Dolayısıyla da devletler bizlerin internet erişimini mutlak suretle sağlamak zorundalar. Devletler veri güvenliğini de kontrol etmek durumundadır. Çünkü günde milyarlarca verinin aktığı bir alemden bahsediyoruz. Bu durumda devletler neden bu kadar müdahil diye soruyorlar, devletler müdahil olmasın da ne olsun.” ifadelerini kullandı.
“Bilişsel savaş enformasyon üzerinden gidilen bir savaştır”
Bilişsel savaş kavramından da bahseden Prof. Dr. Avşar, “Teknoloji üzerinden oluşturulan mecrada birileri sizin farkına bile varmadığınız şekilde buraları kontrol ediyordur. Bu insanlar çok büyük paralar kazanıyorlar. Fakat büyük paralar kazandıkları halde vergi vermek istemiyorlar. Bütün yaygara aslında bunun için kopuyor. Bunlardan vergi almayacak olsak emin olun bu söylemlerde asla bulunmazlar. Şimdi bilişsel savaş dediğimiz bir kavram var ve ne yazık ki aslında enformasyon üzerinden gidilen bir savaş. Bu bilişsel savaşta illaki yalan habere gerek yok, bir gerçek haberin takdiminde bile bu gerçekleştirilebiliyor. İşte bunun için medya okuryazarlığı meselesini gündeme getirmiştik. Yani sizler içerik üretmek zorundasınız. Sadece eleştirmekle yetinmeyeceksiniz. Bir de eleştirdiğiniz şeylerin olmaması için daha kaliteli, nitelikli, etkin içerikler üretmek durumunda olacaksınız.” dedi.
“İnternet yazı ve matbaadan sonra en önemli buluş”
18-34 yaş arası internet kullanıcılarının yüzde 50’si yüzünü yıkamadan internete bakıyor ifadelerini kullanan Dr. Süleyman Basa, “İnternet yazı ve matbaadan sonra en önemli buluş ama her buluş bize hizmet ettiği sürece ve bize yararlı olduğu sürece önemli. Dünyanın en önemli buluşu, yine dünyayı global bir köy haline getiriyor o sebepten doğru kullanmamız lazım. Dünya insanlığının yüzde 60’ı internet kullanıcısı, yüzde 53’ü sosyal medya kullanıcısı. 18-34 yaş arası kullanıcıların yüzde 30’u yataktan kalkmadan, yüzde 50’si yüzünü yıkamadan internete bakıyor. İnternet kullananların yaşı her yıl düşüyor, yüzde 22’si 0-12 yaştır. Dünyada ortalama 2 saat internet kullanılırken Türkiye’de bu oran 5 saat. Japonlar 50 dakika internet kullanırken biz 4-4,5 saat kullanıyoruz.” dedi.
Dünyada en çok üretilen web sitesi içeriğinde Türkiye 4. sırada olduğunu belirten Dr. Basa, “En çok sahte hesap açan ülke yine biziz. Bu firmaların amacı temelde para kazanmak. İnsanları ticari bir meta aracı olarak kabul ediyorlar. Ne kadar çok kullanırsanız o kadar çok ticari metaya maruz kalıyorsunuz. O kadar çok alışverişe yöneliyorsunuz. Sosyal medya geleneksel medyaya göre çok daha hızlı tepki verir. Çağımız gelişiyor, gazetecilik de gelişiyor biz de ona göre uyum sağlamak zorundayız. Yeni çıkan kanunla birlikte internet gazeteciliği artık resmi sayılıyor. Bu dönüşüme hepimiz ayak uydurmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.
“Kültür sanat haberleri reklam pastasından pay alamıyor”
Kültürel habercilik hakkında bilgi veren HBVÜ Öğr. Üyesi Prof. Dr. Elif Emre Kaya, “Türkiye kurumuna baktığımızda kültürün toplumların ya da milletlerin maddi manevi değerlerini ve diğer kültürlerini etkilediğini görüyoruz. Gelecek nesillere aktardığımız her türlü düşünce ve fikri yine kültürel olarak tanımlayabiliriz. Medya içinde bulunduğu sosyo-ekonomik kültürel yapıdan etkilenen, kendisi de aynı şekilde bu yapıyı etkileyen bir araçtır. En iyi haliyle medyaya biçilen buradaki işlev, kültürel değerlerin korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılması olacaktır. Bir ülkenin kendine özgü olan maddi ve manevi değerlerini tanıtma ve yaygınlaştırma işlevlerinde, hedef alması gereken bir yayıncılık türü olarak kültür haberciliği anlatılabilir. Kültür haberciliğine arkeoloji, sinema, müzik, tarih, plastik sanatlar, tiyatro, edebiyat ve yayın dünyası gibi pek çok alan önümüze çıkıyor. Burada çalışan profesyonellerin önünde çok geniş bir yelpaze yer alıyor. Bu alanda çalışan haberciler bazen konu ve olayları haber olarak önümüze sunarken, bazen de hepimizin bildiği gibi kritikler ve eleştiriler yayınlıyorlar.” dedi.
Kültürel haberciliğin olumsuz yanlarından da bahseden Prof. Dr. Kaya, “Medyaya idealize edilmiş bu halinden farklı olarak ticari yönünün ağır basması nedeniyle zaman zaman kültür haberciliğinin dramatik ve didaktik olma formatından uzaklaştığını görüyoruz. Çoğu zaman içeriklerin magazinleştiğini hatta hafifleştirildiğini görüyoruz. Kültür sanat haberciliği programcılığı küreselleşen dünyayla beraber tekrar ilgi gören bir alana dönüştü fakat bazı mevcut sorunları hala içinde tutmaya devam ediyor. Bunlardan ilki gazete, televizyon veya internet sayfalarından günlük düzeyde kültür ve sanat haberlerine yer verilmediğini, yer verildiği zaman sınırlı bir alanın açıldığını ve bunların da magazinleştirilerek verildiğini görüyoruz. İkinci olarak hem kaynak hem de alıcının kültür haberlerinin gözden çıkarılabilir düzeyde gördüğünü işaret ediyoruz. Mesela gazetelere ekstra bir reklam geldiğinde ve onun için alan açılması gerektiğinde en başta gözden çıkarılacak sayfa olarak kültür sanat haberleri görülüyor. Okur ya da takipçi belli bir oranda olmadığı için kültür sanat haberleri reklam pastasından pay alamıyor ve bu da yayınlarının uzun ömürlü olmamasına yol açıyor.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
“Kültür, kültürel alanda pek çok aktivite pek çok eylemdir”
Turizm haberciliği hakkında konuşan HBVÜ İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Eda Turancı “Turizm haberciliğinin kendi içinde belirli boyutları var. Öncelikle şunu söylememiz lazım biz turizm denilince ne düşünüyoruz, aklınıza gelen ilk kelimeleri sayacak olursanız kum, deniz, güneş gelir. Ancak çok dar bir alandan bakıyoruz meseleye. Turizm dediğimiz şey ya da turizm haberciliği dediğimiz şey genelde yaz aylarında artan, bir bölgeye talep yaratmak için oluşturulmuş ve genelde sponsorlu, biraz halkla ilişkiler biraz da reklam faaliyetleri olma habercilik gibi düşünülüyor ve turizm haberciliği hakkında aslında habercinin gelişmediğini görüyoruz. Bu büyük bir problem. Bunun da temel kaynağından biri aslında turizme olan dar bakış açımız. Kültür turizminden bahsettik. Yani aslında kültür, kültürel alanda pek çok aktivite, pek çok eylemdir. Turizm çerçevesinde değerlendirilebilir. Örneğin Urfa’ya gittiğinizde belirli yerleri gezdiğiniz zaman hem kültürel bir etkinlik yapıyorsunuz hem de turizm faaliyeti gerçekleştiriyorsunuz.” dedi.
Yerel medya ve kültür-turizm haberciliği hakkında konuşan Dr. Turancı, “Siz muhabirinizi bir bölgeye gönderip de haber yapmasını istediğiniz zaman bunun bir maliyeti oluyor. Yerel basın aslında bu maliyetin en kısıtlı olduğu alan çünkü olayın kaynağında, olayın göbeğinde ve belki de oradaki durumu, faaliyetleri, etkinlikleri gezip görülebilecek yerleri en iyi deneyimleyen kişi. Burada aslında yerel medyanın kültür ve turizm haberciliğinde oldukça avantajlı konumda olduğunu görüyoruz.” şeklinde konuştu.
“Turizm haberciliği aslında uluslararası bir görünürlük anlamında da önemli”
Turizm ve dijitalleşme arasındaki bağ hakkında konuşan Dr. Turancı, “Magazinleşme olgusunun bu alanda biraz daha baskın olması aslında habercileri de bu tür haber üretme ya da bu alanda uzmanlaşmaktan geri tutuyor. Dediğimiz gibi sadece magazinel bir boyutta kalmak zorunda değil. Öte yandan dijital teknolojilerden ve bize sağladığı avantajlardan bahsediyoruz. Biz artık bir süre sonra belki dijital turist olacağız ki bunu biraz olduk. Pandemi döneminde bütün müzeler, alanlar hepimize açıldı. Belki de mekânsal olarak yer değiştirmeden o yeni iletişim teknolojileri dediğimiz mekân ve zaman kavramından bağımsız hareket edilebilme özgürlüğünü bu alanda da görebileceğiz. Bunun da kıymetli bir artı olduğunu görüyoruz. O yüzden turizm ve dijitalleşme arasındaki bağı ve etkilerini yadsımamak lazım. Uygulamalı sanal turlar, metaverse teknolojileri, pandemide de yavaş yavaş alışmaya başladığımız sanal fuarlar, müze gezmeleri, mekânları gezme etkinliklerinin de artacağını görüyoruz. İşte haberci için bu yakalanması gereken bir teknoloji.” şeklinde konuştu. Panel, hediye takdiminin ardından fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Haber: Buket Curebal – Betül Balabaz
Fotoğraf: Esra Öz – Zeki Gürkan