Ondokuz Mayıs Üniversitesi - İletişim Fakültesi - Uygulama Gazetesi -

Şair Ceketli Çocuksuz 10. Yıl

Şair Ceketli Çocuksuz 10. Yıl
  • 15.06.2015
  • Şair Ceketli Çocuksuz 10. Yıl için yorumlar kapalı
  • 5.780 kez okundu

Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock’nRoll müziğini sentezleyerek yeni bir tarz yaratan ve bu yönüyle Karadeniz müziğinin özellikle genç nesiller tarafından sevilmesinde büyük rol oynayan Kâzım Koyuncu’yu ölümünün 10. yılında anıyoruz.

Kâzım Koyuncu, adına satırlar, sayfalar yazılabilecek bir devrimci. “Devrimci” diye nitelendiriyorum, çünkü Karadeniz müziğiyle Rock’nRoll müziğini sentezleyerek Türk müziğinde yeni bir devri başlattı o. Karadeniz müziğinin devrimcisiydi yani bir bakıma.33 yıllık kısa hayatına onlarca şarkı sığdırdı. 12 yıllık müzik yaşamında içinde Türkçe ve Lazca şarkılar olan 5 albüm çıkardı. Daha önce “orta yaşlıların dinlediği müzik” diye nitelendirilen Karadeniz müziğini gençlerle buluşturdu. Sahne enerjisi, sıcakkanlılığı, hayata bağlılığı ile hafızalarımıza kazındı. Onu, şarkılarıyla birlikte ölümsüzlüğe uğurlayalı tam 10 yıl oldu.

Artvin’den İstanbul’a müziğin izinde

Artvin’in Hopa ilçesinde 7 Kasım 1971 tarihinde doğdu Kâzım Koyuncu. Doğum tarihinin nüfus kâğıdına 10 Mayıs 1972 yazılması nedeniyle yılda iki kez doğum günü kutlama mesajlarını gülümseyerek karşıladı. “Kemençeci Yaşar” olarak tanınan Yaşar Turna’nın türkülerini dinleyerek büyüdü.17 yaşında Hopa’dan ayrılıp İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. 1993′te okulu bırakıp sadece müzik yapmaya karar verdi. 1991 yılında “Grup Dinmeyen” ve 1993 yılında da “Zuğasi Berepe” (Denizin Çocukları) isimli lazca şarkı söyleyen ilk rock grubunu kurdu. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995’te “Va Mişkunan” (Bilmiyoruz), 1998’de de “İgzas” (Gidiyor) adlı albümleri yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, 1999 yılında dağıldı. Bundan sonra Kâzım Koyuncu müzik hayatına tek başına devam etmeye başladı. İlk solo albümünü 2001 yılında çıkarttı ve “Viya!” diyerek girdi hayatımıza. Bu gelişin tadı damağımızda kalacaktı, bilmiyorduk. 2004 yılında çıkarttığı “Hayde’’ albümü ile tam geniş kitlelere ulaşmayı başarmıştı ki hastalandı. Bu, onun son albümü oldu. 2006 yılında, ölümünden yaklaşık 1,5 yıl kadar sonra ise stüdyo ve konser kayıtlarından derlenen “Dünyada Bir Yerdeyim” albümü raflardaki yerini aldı.

“Her gökyüzünün kuzeyi gösteren bir yıldıza ihtiyacı var”

Günümüz Karadeniz müzik gruplarından Koliva’nın solisti İlhan Gülten, Kâzım Koyuncu’nun bir isimden öte bir duruş olduğunu söylüyor ve “Ürettiği her eserinden, attığı her adımdan sevgiyi hep hayatının merkezinde bulundurduğu rahatça anlaşılıyor. Kısa sürede bize kendini sevdirmesinin nedeni de bu. Her gökyüzünün kuzeyi gösteren bir yıldıza ihtiyacı var ve bizim yıldızımız 10 yıldır orada, gökyüzünde” diye ekliyor. Artvinli müzisyen ve Karmate Grubu’nun eski solisti Resul Dindar da Kâzım Koyuncu için “Kâzım, Karadeniz’de umudun bitmediğini gösteren tek isimdir ki o umut hala devam ediyor. İnsanlar Kâzım Koyuncu’nun yerine birilerini koymak, o boşluğu doldurmak istiyorlar, çünkü onu çok sevdiler. Ama Kâzım Koyuncu olabilmek çok zor, Kâzım sadece bir müzisyen değil, bir devrimciydi. O yağmur hepimizin evine yağdı. O suyu hepimiz içtik. Nükleer, herkesin evinde bir odanın ışığını söndürdü. Ama en çok Kazım’ın ışığının sönmesiyle karardı dünya” diyor.
Şair Ceketli Çocuk
Kâzım Koyuncu, ölümünden sonra sıklıkla “Şair Ceketli Çocuk” olarak anılıyor. Bunun temeli hastanede tedavi gördüğü sırada müzisyen-yazar-fotoğrafçı Umay Umay ile yaptığı röportaja dayanıyor. Şöyle diyor Kâzım Koyuncu: “Çocukken şiirle güzel oynuyordum. Şairlerle çok uğraşıyordum. Bir ceket yaptırmak istedim o zamanlar İstanbul’a gelirken, ‘şair ceketi’. Geldiğimde şairlerin köprü altına gittiğini biliyordum. Kocaman bir yalana hazırdım, muhtemelen ne ceketler diktirirdim kendime.” Şair ceketi olmadı, Koyuncu’nun. Ama gözleri hep şiir gibi baktı.

Şair Haydar Ergülen, Kâzım Koyuncu’yu kaybettiğimiz 25 Haziran 2005 tarihinden bir hafta kadar sonra Radikal’de kaleme aldığı yazısında ise şunları yazıyor: “Şair ceketli o çocukla hiç tanışmadım, sesini duydum, gözleriyle tanıştım, sözleriyle ısındım, sesiyle kardeşlik içinde olduğumuzu anladım.Bir ceket yaptırmak istemiş, şair ceketi. Benim de yok, olsaydı çıkarıp ona verirdim. Şair ceketi nasıldır bilmem, siyah mıdır, eski midir, modası geçmiş midir, görenler ‘bak şair geçiyor’ mu derler, bilemem. Yine de bir şair ceketim olsun isterdim, çıkarıp o çocuğa vermek için.’’

 Şarkılarla Geçti Aramızdan

Kâzım Koyuncu, akciğer kanseri olduğunu öğrendiğinde 32 yaşındaydı henüz. Doymamıştık daha hep bir ağızdan Dido’yu ve nicelerini söylemeye. Lakin yeni şarkılar, taze türküler söylemeye yetmedi ömrü. Hiç gocunmadı hastalığından. Yük olmadı sırtına kanser. “Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım baba” dedi gülerek, gülümsemeyi sürdürerek.“İşte Gidiyorum” diye sesleniyordu şarkısı bize. O Karadeniz durusu kalbiyle gidiyordu işte. Hem zaten şarkısı da “Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde” demiyor muydu? Bir yaz günü, kentini, ülkesini ve şarkılarını bıraktı ardında. Ve onun sesinden dinledik vedasını. Giderken bize “Ayrılık Şarkısı”nı bıraktı. Şöyle diyordu şarkısında: “Kumral bir çocuğun yaz öyküsü bu, şarkılarla geçtim aranızdan. / Yalnızlar gibi susup uzun uzun / Terk ediyorum bu kenti,ah bir aşk gibi.”
Ah şair ceketli çocuk ah, ne diye koyverdun gittun bizi?

Etiketler: / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / /

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ