Ondokuz Mayıs Üniversitesi - İletişim Fakültesi - Uygulama Gazetesi -

Sinema tüketim kültürünün esiri mi?

Sinema tüketim kültürünün esiri mi?
  • 15.04.2016
  • Sinema tüketim kültürünün esiri mi? için yorumlar kapalı
  • 5.355 kez okundu

İlk defa Lumiéres Kardeşlerin, filmlerini belli bir ücret karşılığında izleyici kitleye sunmaları ile hayatımıza giren sinema, günümüzde sanatsal bir ihtiyaçtan ziyade alışveriş arası bir tüketim aktivitesi haline geldi.

Sinema kavramı, hem yedinci sanat olarak kabul edilen sinema filmlerini hem de bunların gösterildiği mekânı içeriğinde barındırıyor. Projektörlerin önceleri kahvehanelerin, belediyelerin veya okul binalarının duvarlarına yansıttığı görüntüler, zamanla sinema salonlarında seyircilerle buluşmaya başladı. Serbest pazar ekonomisi ile endüstrileşen sinema için binalar inşa edildi. Genelde kentlerin merkezinde bulunan sinema binaları, yerlerini, modern kent hayatına yakın bölgelerde konumlanan alışveriş merkezlerine (AVM) bırakmaya başladı. Böylece sinemaya gitmek, sanatsal bir eylem olmaktan ziyade alışveriş arası bir aktivite haline dönüşürken, sinemanın sanatsal bağlamı ve içeriği de dönüşüme uğradı.

“Serbest pazar ekonomisi sinemasal üretimi de ele geçirdi”

Tüketim kültürünün sinemaya olan etkileri hakkında görüşlerine başvurduğumuz Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Sinema ve Televizyon Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Göksel Aymaz, edebiyatın anlatı olanaklarını, fotoğraf, resim ve mimarinin olanaklarıyla buluşturan sinemanın, başlangıcından itibaren popüler bir sanat dalı olduğunu söylüyor. Aymaz, “Bu durum, sinemayı sanat ve eğlence ikileminin içine sokmuştur. Bu yüzden sinema tarihi, hem ‘Don Kişot’ veya ‘Savaş ve Barış’ gibi üstün edebi ürünlere benzer başyapıtları, hem de Coca Cola, McDonalds gibi tüketim nesnelerine benzer sıradan ürünleri içerir. Genel olarak sanatın tüm dallarını tehdit eden serbest pazar ekonomisi, bugün sinemasal üretimin de büyük bir dilimini ele geçirmiştir. Pazarın kitlesel üretim ve tüketim ilkesine uyum gösteren sinema, tıpkı bir salam ya da kot pantolon markası gibi, mümkün olan en geniş kesim tarafından tercih edilip tüketilebilecek şekilde standartlaşmıştır. Ağırlıklı olarak komediye yönelmiş türü, televizyon dünyasından devşirilmiş oyuncuları, dizi film estetiğini benimsemiş görselliği, klişeleşmiş hikâyeleriyle sinema, bugün markette bulabileceğiniz herhangi bir mal gibi tüketimin parçası haline gelmiştir” diyor.

Metropollerle dönüşen sinema mekânı

Gelişen ve dönüşen kentler, alışveriş, eğlence, kültür algısını da değiştiriyor. Her ürünü tek bir yerde bulabilme imkânı, insanları AVM’lere daha çok yönlendiriyor. Bu düşünce ile havaalanları ve terminaller de AVM’ler gibi çok amaçlı hale getiriliyor. Birbirinden farklı pek çok ürünün bir arada bulunduğu bu tüketim merkezlerinde, insanlar sosyalleşmeye çalışıyor. Kaliteli ses ve görüntü donanımına, konforlu koltuklara sahip sinema salonları da AVM’lerdeki yerlerini günbegün sağlamlaştırıyor. Seyirci sayısı gittikçe azalan bağımsız sinema salonları ise yetersiz maddi gücü sebebiyle tüketim çılgınlığına yenik düşerek kapanmaya devam ediyor. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Arş. Gör. Doğuşcan Göker, değişen kent kültürü ve neoliberal politikaların, sanatı biricik olduğu alandan çıkarıp, bir eğlence aracı ve tüketim nesnesi haline getirdiğini vurguluyor. Sadece sinemanın değil, sanatın bir meta fetişizmine dönüştüğünü kaydeden Göker, “Daha kapalı ve sahte demokratik ortamlar içeren ve amaçları daha fazla tükettirmek olan AVM’lerin yeni nesil meydanlar olduğu iddia ediliyor. Oysa AVM’ler, meydanların demokratik ve kamusal alan olma özelliğinden çok uzak. Sanatın doğası gereği muhalif olan yapısı, AVM’lerde bir eğlence aracına dönüşmekte, kitlesel hareketler bu alanlarda absorbe edilmektedir. Kapısı sokağa açılan salonlar sinemanın kentle olan ilişkisini kuvvetlendirirken, bu yeni salon tipleri bu ilişkiyi sermayeye doğru kaydırmaktadır” diyor.

Tek merkez yabancılaştırıyor

Sorbonne Nouvelle Üniversitesi’nde sinema sosyolojisi alanında öğretim üyesi olan Kristian Feigelson, “Sinema ve Toplumsal Kırılmalar” adlı çalışmasında, sanat ve deneysel filmlerin gösterildiği sinema salonlarının genelde kent merkezlerinde yer aldığını, tercihen çevre kentte kurulan AVM’lerin ise tüketim toplumlarının simgeleri olduğunu belirtiyor. Sinema salonlarının kent ortamındaki yeni düzenlenmesinin, toplumların giderek parçalanmasına ve ortak referanslarının yitimine işaret ettiğini vurgulayan Feigelson, “Deyim yerindeyse ‘Amerikan sinemasının bu yeni kargo uçakları’ birer kent alanı gibi yönetilmek yerine sayıları durmadan artan ticaret merkezlerinin ticari anlayışına entegre ediliyor” ifadesini kullanıyor.

“Sanat sineması popüler sinemaya muhtaç hale geldi”

Tüketim kültürünün, bireylerin yaşam alanlarını bütünüyle ele geçirdiğine dikkat çeken Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Özgür Velioğlu, “Tüketim mekânları tüketici ile beşikten mezara ilgilenir hale gelmiştir. Gündelik hayatın birçok pratiği tüketim ile iç içe geçmiştir. Doğum, ölüm gibi kavramlar dahi tüketim kültürünün malzemesi olmuştur. Yaşamın her alanına yansıyan bu durum, sanatı da etkilemiştir. Önceleri sanatsal eserler müzeler ve sergi salonları gibi mekânlarda sergilenirken, günümüzde AVM’lerde ayaküstü vitrin gezginliği sırasında deneyimlenen ürünlere dönüşmüştür. Bu süreçten sinema da etkilenmiştir” diyor. Sinemanın sanatsal ve popüler olarak ikiye ayrılabileceğini belirten Velioğlu, “Popüler sinema, ticari amaçla yapılmış, dolayısıyla izleyicinin anlık haz duygusuna hitap eden ürünlerdir ve gişe kaygısı taşır. Sanat sineması ise bir sanatsal pratik olarak hem yönetmen hem de izleyici için çok farklı lezzet ve kaygılar barındırır. Bu noktada AVM mantığı, popüler sinemanın üretiliş amacı ile doğru orantılıdır. Ancak sanat sinemasının AVM’lerde gösterilmesi, onun bağlamsal olarak içeriğine ve üretiliş amacına uygun düşmez. Önceleri bu iki mecranın mekânları birbirinden farklıyken, günümüzde mekânlar birleşmiştir. Sanat sineması kendi mekânlarını kaybetmiş, popüler olanınkine muhtaç kalmıştır. Böylelikle sanatın nefes alanı giderek kısıtlanmaktadır. Sanat sineması kendi alanını film festivallerinde veya ‘Başka Sinema’ gibi alternatif etkinliklerde sürdürmeye çalışmaktadır. Ama bu gösterimlerin bir kısmı AVM’lerin sinema salonlarında popüler sinemadan arta kalan saatlerde gerçekleşmektedir” ifadelerinde bulunuyor.

Etiketler: / / / / / / / / / /

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ