“Hayalet Çocuk” film oluyor
Güney Afrikalı Martin Pistorius henüz 12 yaşındayken kriptokok menenjiti geçirmesi sonucunda bitkisel hayata girdi. Bitkisel hayattan 12 yıl sonra çıkan Martin yaşadıklarını “Hayalet Çocuk” kitabında topladı. Martin’in hayatının bir filme konu olacağı da sinema kulislerinde konuşuluyor.
“Ölüm en büyük tehlike olduğu sürece yaşamdan bir şeyler beklenir, ama diğer tehlikelerin sonsuzluğu keşfedildiği zaman ölüm için umut beslenir.” Soren Kierkegaard’ın bu sözü Martin’in hayat hikâyesinde daha bir anlam kazanıyor. Ölüm ile yaşam arasında sıkışıp kalmış, hareket edemeyen, fakat söylenen her şeyi duyan, duyduklarına tepki veremeyen bir beden Martin’in bedeni. Kim bilir belki de hayatının trajik işleyişinden kopup kurtulmak, uçmak istedi Martin ilkin. Ama akıp giden hayatını ihlal edemedi, bu ise onun en büyük trajedisiydi.
Sosyal medyanın sağladığı avantajlar Martin ile kesişmemizi sağladı. Elektronik postayla kurduğumuz iletişimde Martin, bedeninin çöküşe girme sürecini ve yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “1988 yılının Ocak ayında henüz 12 yaşındayken, okuldan eve şiddetli bir boğaz ağrısıyla geldim. Bunu takip eden 14 ay boyunca zihnim ve vücudum yavaş yavaş bir çöküşe geçti. Önce yemek yemeyi kestim, sonra konuşmayı ve en sonunda uzuvlarımın kontrolünü kaybettim. Doktorlar arka arkaya birçok test yapmalarına rağmen benim durumuma teşhis koyamadılar. Aileme birkaç ağır beyin hasarından sonra beni kesinlikle öldürecek olan nörolojik dejenerasyondan şüphelendiklerini söylemişler.” Martin, doktorların ailesine hastalığının yedinci yılında “Çocuğunuzu eve götürün ve huzur içinde ölmesini bekleyin” dediklerini söylüyor.
“Onu eve götürür banyo yaptırırdım”
Doktorların tüm bu açıklamalarına rağmen ailesinin de yardımı ile tam 12 yıl sonra komadan çıkıyor Martin. Ailesinin uğraşlarını ise “Gündüzleri ağır engelli çocukların tedavi gördüğü bir merkezde tedavi görmüşüm ve ailem her gece beni eve götürüp yıkamış, beslemiş, giydirmiş” diye anlatıyor. Baba Rodney ise yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “Onu eve götürür banyo yaptırırdım. Sonra yemeğini yedirir, yatağa yatırırdım. Saatimi iki saat sonrasına kurup, onun yataktaki pozisyonunu değiştirirdim. Böylelikle vücudunda yatak yarası oluşmazdı.”
Zamanla çevrede olup biten her şeyi algılayan, ama algıladığını ifade edemeyen bir “adam-çocuk” olmuş Martin. O dönem içinde büyüyen sessiz çığlıkları “4 yıl sonra yavaş yavaş algım açılmaya ve her şeyi tam olarak anlamaya başladım, ama geri döndüğümü hiç kimseye ifade edemiyordum. Çünkü kol ve bacaklarım tamamen kontrolüm dışındaydı, konuşamıyordum. Bedenimde sıkışıp kalmış bir ‘hayalet çocuk’ gibiydim” şeklinde açıklıyor. Bir annenin çocuğunun her şeyi duyduğundan bihaber olması, gözyaşları içinde oğluna “Umarım ölürsün” demesi ve oğlunun yıllar sonra uyanıp “Söylediğin her şeyi duydum anne” demesi yaşanan durumun trajesini ortaya koyuyor.
“13 yıl sonra tekrar iletişim kurmayı başardım”
Martin 25 yaşına geldiği zaman bakım gördüğü merkezdeki bir terapist tarafından fark ediliyor ve böylece Martin’in hayatına bir umut ışığı doğuyor. Martin o zamanları, “13 yıl sonra bakım gördüğüm merkezdeki bir masaj terapisti, onun söylediklerini anladığımdan şüphe etmeye başladı. Bunu test etmeleri için ailemi çağırdı. 2001 yılında uzman bir merkezde test edildim. Uzmanlar basit komutları anlayabildiğimi fark etti ve tekrar iletişim kurmayı öğrenmeye başladım. Önce ışıklı kartlar ve düğmeler, ardından da konuşmak için geliştirilmiş bir bilgisayar yazılımı aracılığıyla iletişim kurabildim” diyerek anlatıyor.
Alternatif iletişimde onur derecesi
Sözel iletişim için konuşmaya ihtiyaç var, fakat Martin gibi konuşamayan bireyler destekleyici-alternatif iletişim yöntemlerinden yararlanıyor. Martin alternatif iletişim sayesinde hayatında meydana gelen değişimi şöyle anlatıyor: “18 ay içinde artık tam anlamıyla iletişim kurabiliyordum. Alternatif iletişim hakkında dersler almaya başladım ve onur derecesi ile mezun oldum. İlerleyen yıllarda web uzmanı olarak işe başladım. 2008 yılında eşim Joanna ile tanıştık ve bir yıl içinde evlendik.”
Martin hayatının dönüm noktasının İngiltere’ye taşınması olduğunu dile getiriyor. İngiltere’ye taşındıktan sonra evlendiğini ifade eden Martin, “Bunun dışında bilgisayar bilimlerinde derece aldım, araba kullanmayı öğrendim ve kendime ait olan bir web geliştirme şirketi kurdum” diyor.
Martin’in hayatı film oluyor
Martin’in filmlere konu olabilecek bu hikâyesi Amerikan film şirketlerinin de dikkatini çekiyor. Kısa zamanda Martin’i Matt Damon’ın, eşini ise Cameron Diaz’ın canlandıracağı kulislerde konuşulmaya başlıyor. Martin bununla ilgili olarak gazetemize, “Filmle ilgili görüşmelerimiz devam ediyor. Kimin oynayacağı konusu henüz netlik kazanmadı” şeklinde bir açıklama yapıyor.
Martin, hayat hikâyesini kaleme aldığı “Hayalet Çocuk” adlı kitabında ise, kendisini hiç bilmediği bir dünyaya yeniden doğmuş bir “adam-çocuk” olarak tanımlıyor. The Sunday Times Gazetesi’nin “Derinden etkileyen ve şok edici” bir kitap olarak nitelendirdiği “Hayalet Çocuk” kitabını Martin, “Kendi bedenimde kilitli kaldığım hayatımdan kaçış” şeklinde tanımlıyor.