Uzmanı Anlattı: Kaygı Bozukluğu
Toplumlarda görülme oranı gittikçe artan, fiziksel ve ruhsal anlamda insanların yaşantısını olumsuz yönde etkileyen kaygı bozukluğu bir diğer adıyla anksiyete, kaygı dozunda aşırılık görüldüğü takdirde tıbbi bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Kaygı bozukluğunun nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi veren Psikiyatrist Uzman Dr. Derya Akkaya, stresli olayların hastalığa daha fazla sebebiyet verdiğinin de altını çizdi.
“Kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülüyor”
Psikolojik rahatsızlıklar arasında en yaygın görünen kaygı bozukluğunun birçok başka problemi de taşıdığını ifade eden Dr. Derya Akkaya, “Genel olarak anksiyete kaygı bozukluğu olarak Türkçeye çevirebiliriz. Kaygı bozukluğu beraberinde birçok başka problem getirir. Panik atak, agorafobi, sosyal fobi, genleştirilmiş kaygı bozukluğu, obsesif kompülsif bozukluk, belirli fobiler, ayrılık kaygısı, seçici dilsizlik şeklinde birçok türü vardır. Dolayısıyla kaygı bozukluğu tek başına bir problem olarak görülmez. Ama yaygın kaygı bozukluğu bu alt gruplarından bir tanesidir ve görülme oranı yüzde 5 ve yüzde 6’dır. Yaygın kaygı bozukluğu ise kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2 kat fazla görülür.” dedi.
Kaygı bozukluğu sürekli hale gelebilir
Bir durum karşısında duyulan kaygı ve endişenin bazı durumlarda motivasyon sağlayabileceğini ama sürekli hale geldiğinde hastalık olarak sayıldığını söyleyen Akkaya, “İşimizle, günlük yaşantımızla, çocuklarımızla veya evliliğimizle ilgili zaman zaman kaygı duyabiliriz. Ancak bu kaygılar sürekli değildir kısa sürede geçerler. Genellikle duruma bağlıdır. Endişe kaygıya bağlı olmaksızın sürekli hale gelmişse yaygın kaygı bozukluğundan bahsedilir. Yaygın kaygı bozukluğu kişiyi olumsuz etkilemeye başlar. Her şeyin sonu kötü olacak, bütün işler kötüye gidecek, benim sevdiklerimin başına kötü bir şey gelecek, hiç bir şey düzene girmeyecek gibi endişeler nedeniyle işler aksamaya başlar. Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler her durumda en kötü sonucu düşünmeye başlar. Bu durumlar her alana yayılır ve bir türlü geçmez. Yaygın kaygı bozukluğu tanısı konulabilmesi için bu bulguların en az 6 aydır sürüyor olması gerekir. Anksiyeteye yani kaygıya karşılık duyarlılık yaşla birlikte artar. Bu nedenle yaşlılık döneminde en sık görülen kaygı bozukluğu türünün başında yaygın kaygı bozukluğu gelir.” ifadelerini kullandı.
Kaygı bozukluğu birçok fiziksel belirtiyle anlaşılabiliyor
Dr. Derya Akkaya kaygı bozukluğu belirtilerini şu sözlerle dile getirdi: “Baş ağrısı, baş dönmesi, tansiyon yükselmesi, kalp ritminde hız, terlemek, yüz kızarması, mide bulantısı, midede kramp gibi birçok fizyolojik belirti yaygın kaygı bozukluğunda görülür. Bu belirtilerin yanı sıra yaygın kaygı bozukluğunun en temel belirtisi olan gün boyu süren bir nedene bağlı olmayan ya da bir nedene bağlı olsa bile onla orantılı olmayan bir kaygı, endişe halidir. Genellikle bu kişiler kaygının gereksiz olduğunu ve aşırı olduğunun farkındadırlar ama buna rağmen bu kaygıyı denetleyemezler. Çevreleriyle de paylaşırlar ve çevredeki kişiler tarafından kaygılı endişeli ve çok evhamlı olarak tanımlanırlar. Uykuya dalmada güçlük ya da gece sık sık uyanma, en ufak bir ses ve gürültü aşırı derecede irkilme gibi bulgular yaygın kaygı bozukluğuna eşlik eder. Yaygın kaygı bozukluğunda özellikle konsantrasyon güçlüğü bir yere odaklanamama sıklıkça görülen ve kişinin günlük yaşamının kalitesini bozan belirtilerden bir tanesidir.”
“Stresli olaylar anksiyetenin artmasına neden olur”
Kaygı bozukluğunun en temel sebebinin yetiştirilme biçimi ve çocukluk dönemdeki travmalar olduğuna değinen Akkaya, “En temel nedeni yetiştirilme biçimi ve çocuklukta geçirilen başka tür kaygı bozukluklarının ileri döneme yansımasıdır. Çocukluk dönemindeki travmalar, tacizler, ayrılık anksiyetesi ya da başka kaygı bozukluklarının olması erişkin dönemde yaygın kaygı bozukluğuna temel oluşturur. Çocukluk döneminde başlayan bu sorunlar ergenlikte ve erişkin dönemde zaman zaman azalarak veya zaman zaman artarak, bazen değişik bulgular eklenerek yeni bir oluşum halinde ömür boyu sürer. Hastalığın oluş nedenleri arasında kalıtım önemlidir. Bunun yanı sıra nörobiyokimyasında değişiklikler mevcuttur. Yine yaşamdaki stresli olaylar kaygı bozukluğunun artmasına neden olabilir. Çünkü kaygı bozukluğu bulguları kişilik özellikleri, strese ve kişiye bağlı olarak artabilir ya da azalabilir. Bu sırada genellikle yorgunluk, baş ağrısı, kendini iyi hissetmeme, kırgınlık gibi bulgular nedeniyle kaygı bozukluğu olan hastalar çoğunlukla psikiyatri dışı hekimlere başvurmakta ve bedensel olan bu yakınmalara çare aramaktadırlar. Kaygı bozukluğu bir psikiyatri uzmanı tarafından bu belirtiler gözden geçirilerek tanı konulmalıdır. Bu belirtiler gözden geçirilip tanı konulduktan sonra da yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir bir hastalıktır.” şeklinde konuştu.
“Bir hastaya iyi gelen tedavi bir başka hastaya iyi gelmeyebilir”
Akkaya son olarak kaygı bozukluğu tedavisinin nasıl olduğunu şu ifadelerle açıkladı: “Genellikle tedavide psikoterapi yöntemi ve ilaç tedavisi kullanılır. Bu iki yöntemin birlikte uygulanmasının tek başlarına uygulanmasından daha etkili olduğu araştırmalar sonrasında gösterilmiştir. Bir uzman tarafından tanı konulduktan sonra hastayla birlikte hangi tedavinin daha uygun olacağına karar verilir. Çünkü tedavi seçimi hastaya bağlı olarak değişebilir. Bir hastaya iyi gelen tedavi bir başka hastaya iyi gelmeyebilir.”
Haber-Fotoğraf: Merve Gök