Yanlış Bilgi Salgını: İnfodemi
İnternet ortamında sağlık ve salgın hastalıkla ilgili hızla yayılan yanlış bilgi anlamına gelen infodemi, hem haberin doğruluğu hem de sağlık gibi önemli bir konuda toplumda yanlış bilginin üretilmesi ve yayılması bakımından birtakım sonuçları beraberinde getiriyor.
Bizler de bu nedenle İhlas Haber Ajansı (İHA) Sağlık Muhabiri Utku Şimşek ve Yaşar Üniversitesi İnsan ve Sosyal Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sinan Alper ile pandemi sürecinde yalan haber ve yalan haberin sosyolojik etkileri üzerine konuştuk.
Çin’in Wuhan kentinde 2019 yılının son çeyreğinde ortaya çıkan ve 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını yaşamın her alanını farklı açılardan etkiledi. Salgının etkilediği ve yeni kavramlar ortaya çıkmasına neden olduğu alanlardan biri de medya. Özellikle internet ve sosyal mecralarda yanlış bilginin çoğalmasıyla birlikte İnfodemi, karşımıza sıklıkla çıkan bir kavram haline geldi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) İngilizce literatürde ‘‘information’’ (bilgi) ve ‘‘pandemic’’ (salgın) kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘‘infodemi’’ kavramını, ‘‘Covid-19’a yönelik gerçek dışı ya da hatalı bilgilerin yayılımının, aşırı bilgi yükünün kaçınılmaz olarak beraberinde yanlış veya güvenilir olmayan bilgileri de getirmesi” çerçevesinde tanımlıyor. DSÖ’ye göre bu durum toplumlarda panik ve korkuya sebep olabileceği gibi hastalıkla mücadeleyi güçleştirerek, damgalamayı da arttırabiliyor.
“Bu süreçte aşılardan, maskelere, kullanılan ilaçlara kadar birçok konuda spekülatif haberler yapıldı”
Sağlık muhabiri olarak “infodemi” kavramını ve kavramın Türkiye’de ele alınış biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Utku Şimşek, etkilerinin tam olarak çözülemediği bir virüsle karşı karşıya kaldığımız günümüzde yazılan her cümlenin ayrı bir önem arz ettiğine değinerek “İnfodemi yani bilinen adıyla yalan haber kavramı Covid-19 salgını gibi büyük bir pandemi sürecinde yaşanılmaması gereken olaylardan biri. Bilinmezliğin olduğu bir dönemde, insanlar neye inanacağına karar veremezken bir de doğruluğu olmayan bilgilerin üretimi var olan dönemin koşullarını daha da zorlaştırıyor. Çünkü insanlar bu virüsü tanımıyor ve bununla ilgili yazılan her şey ister istemez ilgi çekici bir hale geliyor. Bu sefer üretilen bu bilgi kirliliği arasında okurlar hangi bilgiye inanacağını şaşıyor. Örneğin aşılardan, maskelere, kullanılan ilaçlara kadar birçok konuda spekülatif haberler yapıldı. Birçok başlık altında yanlış yönlendirici haberler üretildiğini gördük. Benim bu konudaki avantajım ulusal bir ajansta çalıştığım için kendi fikir ve görüşlerimi haber metinlerine ekleyemiyorum bu durum kaynaktan alınan bilgilerin direkt okuyucuya yorum katılmadan iletilmesini sağlıyor. Bu da üretilen bilgilerin kişisel süzgeçlerden geçirilerek yönlendirilmesine ve ana mantığından sapmasına engel oluyor.” ifadelerini kullandı.
“Hem ana akım medyada hem de sosyal medyada doğruluğu teyit edilmemiş haber örneklerini görmek mümkün”
Pandemi süreciyle beraber gazetecilik ve iletişim alanlarında yeni kavramlar ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi de dediğimiz gibi İnfodemi. Bu kavramın iletişim ve medya alanına katkıları, eksileri ve artıları neler oldu sizce?
Günümüzde yanlış bilginin çok hızlı ve kontrol edilmez bir şekilde yayıldığına değinen Şimşek “Bu süreçte üretilen bilgiler toplumun önemsediği, dikkate aldığı konularla ilgili ortaya atılmış ama temeli olmayan yanlış ve yönlendirici bilgiler. Bu bilgiler teknolojinin de imkanlarıyla çok hızlı şekilde yayıldı. Bu sadece sosyal medyalarda geçerli bir durum da değil gazete, televizyon ve radyolarda da içeriği çok araştırılmamış, doğruluğu teyit edilmemiş, kulaktan dolma ya da kopyala yapıştır haber örneklerini görmek mümkün. Bu da halkın kafasını karıştırdığı gibi belirsizlik ve endişe yaratıyor. Bu sorun yakın zamanda geçecek ya da yok olacak bir sorun değil.” dedi.
“Yoğun bakım üniteleri ruhsal anlamda soğuk, renksiz ve kasvetli mekanlar”
Pandemi döneminde çalışan bir sağlık muhabiri olarak en çok zorlandığınız anlar ve olaylar neler oldu? Biraz bahsedebilir misiniz?
Her mesleğin kendine göre zorlu anları ve koşulları olduğu belirterek pandemi döneminde sağlık muhabiri olarak çalışmanın da kendine göre zorlukları olduğuna dikkat çeken Şimşek, “Normal yaşamda haber yaparken sürekli bulaş riski altında olan gazeteciler, sağlık alanında çalıştıklarında ise sürekli bulaşın ve yayılımın çok olmasıyla karşı karşıyalar. Örnek verecek olursam, ben birçok kez Covid-19 yoğun bakım ünitelerine girdim. Birçok pozitif vaka ile röportaj yaptım. Doğrudan Covid-19 hastaları ile ilgilenen, bu yüzden direkt virüsle temaslı doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları ile röportajlar gerçekleştirdim. Ama özel olarak en çok zorlandığım an ilk Covid-19 yoğun bakım ünitesine girişimdi diyebilirim. Virüsün ülkedeki en yüksek pik yaptığı dönemlerden biriydi ve artık insanların o yoğun bakım ortamını görmesi ve virüsün neler yapabildiğine şahit olması gerekiyordu. Yoğun bakım ünitesine girdiğiniz an oranın havası sizi çok etkiliyor. Ortam buz gibi soğuk anlamında değil ruhsal olarak; renksiz ve kasvetli. Biz hem bulaş riski sebebiyle hem de ortamın psikolojik baskısı nedeniyle bir saate yakın orada kaldık. Giydiğimiz tulumların fermuarını açmamız ile birlikte bildiğiniz su boşaldı içimizden. O zaman sağlık çalışanlarının yükünü bir kere daha kendim yaşayarak deneyimlemiş oldum. Hiç kimse sevsin veya sevmesin bir insanın o yoğun bakım ünitesinde hortumlara bağlı bir şekilde tavanı izleyerek ölümü beklemesini istemez.” şeklinde konuştu.
İnfodemi kavramı pandemi sürecinin sona ermesiyle birlikte sizce bitecek mi? Yoksa şekil değiştirerek ya da gerekliliklere karşılık vererek devam mı edecek?
Yalan haber kavramının pandemi süreciyle birlikte ortaya çıkan bir kavram olmadığını belirterek pandemi bitimiyle de yok olmayacağına ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sinan Alper “Var olan sürecin ve dönemin koşullarına göre farklı isimlerle anılan temelinde aynı olan kavramlar halini alacaktır. Fakat bizim akıl yürütme şeklimizin aynı kalacağı için sahte bilgiye olan duyarlılığımız ve savunmasızlığımız geçmeyecektir.” dedi.
“Bu virüs bir bilinmez ve herkes bilmediği şey hakkında bilgi edinmek ister”
Pandemi dönemi başlı başına farklı enformasyon içeriklerinin üretildiği ve tüketildiği bir dönem haline geldi. Bu kadar çok doğru ve yanlış bilginin olduğu bir havuzda hem okurların dikkatini çekecek hem de doğru olan bilgiyi seçmeye çalışırken dikkat ettiğiniz unsurlar var mı? Varsa bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Bu sorunun infodemi konusuyla ilgili en önemli sorulardan biri olduğunu söyleyen Şimşek, “Bu virüs bir bilinmez ve herkes bilmediği şey hakkında bilgi edinmek ister. Dolayısıyla sizin üreteceğiniz haberin içeriğini doğru seçmeniz gerekir. Mesela ben sürekli yurt içi ve yurt dışı literatürü takip etmek zorundayım. Covid-19 üzerine yapılan akademik çalışmaları takip ederek uzman görüşlerine danışmalıyım ya da Sağlık Bakanlığı ile sürekli irtibat halinde olup duyduğum veya gördüğüm bir konuyu hemen Bakanlık üzerinden teyit etmeliyim. Böyle bir durum gerçekten var mı, bu olay gerçekten yaşandı mı şeklinde. Her konunun ayrı uzmanı var. Mesela aşıların uygulanma sürecinde Halk Sağlığı Uzmanları kilit rol oynar. Haber yapacağım konu üzerine uzman olan kişiler ile haberimi oluşturmam haberin güvenilirliğini arttırır. Yoksa hayatında hiç Covid-19 vakasını sahada takip etmemiş, tedavisinde yer almamış birine gidip “Son zamanlarda hastalarda şu tür komplikasyonlar gerçekleştiği söyleniyor. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?” diye sormam mantıksız olacaktır. Bu durum hem kendimizi hem de okuyucuları kandırmak anlamına gelir.” diye konuştu.
“Bu süreç kişilerin psikolojik iyi olma halini ister istemez etkiliyor”
İnfodemi kavramını biz bir olgu veya olay olarak ele alsak da bu süreçte insanların psikolojik olarak etkilenmesi de bu sürecin yönünü değiştirdi. Türkiye bazında pandemi sürecini ve insanların bu sürece verdiği tepkileri sosyolojik olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Sosyal ve psikolojik açıdan bu durumun belirsizlik ve kaygı yarattığını dile getiren Alper sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu süreç bir seneden fazladır devam ediyor. Sürekli bir şeylerden kaygı duyuyoruz. Bu kaygı bizim veya yakınımızın başına bir şey gelebileceği durumuyla da ilgili. Bu durum insanları uzun vadede ruhsal ve bedenen etkileyecektir. Toplum şu anda yarınının, bir hafta sonrasının belirsizliğiyle de mücadele ediyor. Bu süreç kişilerin psikolojik iyi olma halini ister istemez etkiliyor. Tabi umutsuzluk durumunu sürekli diğer nedenlere bağlamak da yanlış çünkü toplumumuzda büyük bir kitle komplo teorilerine çok fazla bel bağlıyor. Bu tarz uydurma bilgilere inanan insanlar halk sağlığını da ister istemez tehlikeye atan davranışlar sergiliyorlar.”
“İletişim Fakülteleri sektörle ilişki kurmalı”
Siz yalan haberlerin gidişatını ülkemizde ve dünyada nasıl değerlendiriyorsunuz? Haberlerin doğrulanması noktasında okurlara vereceğiniz tavsiyeler var mı?
Yalan haberlerin çok sıkıntılı ve sektörde gazetecileri en çok zorlayan noktalardan biri olduğunu vurgulayan Şimşek sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Tık haberciliği denilen çok sık karşılaştığımız haberlerin çalınıp değiştirilmesi sorunu var. Dolayısıyla insanların okudukları her haberi kesin yargı gözüyle kabul etmemeleri gerekir. Bilinen akredite kaynakları takip etmeliler. Sıkıntılı olan diğer konu ise sosyal medya haberciliği. Twitter profilinin açıklama kısmına muhabir, journalist, gazeteci, araştırmacı-yazar gibi ifadeler ekleyen çok fazla insan var. Bu insanlar gazetecilik mesleği ile ilgili bilgi birikimi olmayan, sektörle bağlantısı olmayan insanlar. Bu kişiler ürettikleri içerikleri ya uyduruyor ya da farklı sitelerden bilgileri parça parça alarak kendince yorumluyorlar. İnsanların bunlara itibar etmemesi gerekiyor. Bu işin ülkemizde fabrikası, merkezi, ana üssü olan İletişim Fakültelerinin sektörde daha aktif rol oynaması gerekiyor. Üniversitelerin kurulları, yönetim mekanizmaları, sektör ile sürekli ilişki halinde olmalı. Sektörden kopuk, sadece akademik kaygı gözeten üniversiteler donanımlı öğrenci yetiştirme konusunda geri kalabiliyorlar.”
Haber ve Görsel: Kader İbici