Sırt Çantasında Bir Dünya İş: “Dijital Göçebelik”
Teknoloji her geçen gün farklı yeniliklerle birlikte bireylerin karşısına çıkmaya devam ediyor. Zaman ve mekân serbestliğiyle bireylerin işlerini uzaktan yürütebilmesi ise bu yeniliklerden sadece birisini oluşturuyor. Hayatın bir parçası haline gelen teknolojik gelişimlerle beraber bireyler, sırt çantalarındaki dizüstü bilgisayar sayesinde dünyanın farklı yerlerini gezip bir yandan da çalışma fırsatı buluyor.
Keşfederek çalışma fırsatı: “Dijital Göçebelik”
Dijital göçebelik modeli; bireylerin, bir mekâna ve belli çalışma saatlerine bağlı kalmadan seyahat edilen ülkede hobilerini gerçekleştirip, dijital ortam üzerinden çalışması şeklinde açıklanıyor. Fiziksel olarak herhangi bir iş ortamına gerek duymadan bireylerin işlemlerini dizüstü bilgisayar üzerinden halledebilmesine olanak sağlayan dijital göçebelik, internet ağının bulunduğu her ortamda bireylere çalışma ortamı sunuyor. Bu model ile çalışan bireyler, gün içerisinde hobilerini gerçekleştirirken bir yandan da kısa süreli dijital çalışma sayesinde seyahatlerini finanse ederek geçimini sağlıyor. Dünya genelinde 43 ülke dijital göçebelere vize imkânı sunuyor. Destinasyon merkezlerini değerlendirmek açısından önemli projelerle birlikte harekete geçen Türkiye, dijital göçebeler için vize imkânı sunan ülkeler arasında yer almıyor.
Dil öğrenme uygulaması ve elektronik eğitim platformu olan Preply’a göre; 2023 yılı itibarıyla dünya genelinde 35 milyon dijital göçebe olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin ise bu kitleye ev sahipliği yapmak için “Dalyan Digital Nomads” ve “Kampinova” gibi başlıca projelere düğmeye basarak harekete geçtiği biliniyor.
Turizm Strateji ve Araştırma Merkezi (TURSAM), dijital göçebe kavramının ve yaşam tarzının anlaşılmasını, uzaktan çalışma ve dijital göçebe farklılıklarını, Türkiye çapına tanıtmayı ve Türkiye’nin dijital göçebeler için uygun bir destinasyon merkezi olmasına destek olmak hedefiyle “Dijital Göçebelik ve Uzaktan Çalışmanın Turizme Etkisi” konulu rapor hazırladı.
Dijital göçebelerin, turistlerden ayırıcı özelliğinin, konumlarında 3-6 ay gibi zaman aralığında konaklarken eş zamanlı olarak dijital ortamda çalışması olduğu açıklanan raporda, dijital göçebeliğin uzaktan çalışma modeli olmadığının da altı çizildi.
Doç. Dr. Erdem: “Nesilden nesille dijitale bakışımız gibi dijital göçebeliğe bakışımız da bölünmüş durumda”
Dijital göçebelik modelinin, dijital çağın yeni bir kariyer inşa türü olduğuna dikkati çeken Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İletişim Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mevlüde Nur Erdem, “Nesilden nesille dijitale bakışımız gibi dijital göçebeliğe bakışımız da bölünmüş durumda. Geleneksel toplumların hayata ve özellikle de çalışmaya bakışları daha yerleşik düzende olmaya dönüktür. Öte yandan Y kuşağının son temsilcileri ile Z kuşağı farklı bir hayat sürmek istiyor. Z kuşağı, dijital teknolojilerin sunduğu tüm olanakların farkındalar ve bunu da yaşamlarına entegre etmeyi önceliyorlar. Haliyle geleneksel toplumlar, dijital göçebelik olgusuna ve bu şekilde bir yaşam sürmeye çok sıcak bakmıyor. Ancak dünyanın pek çok bölgesinde yeni nesil kendi kuralları, tercihleri ve koşulları ile hayatını sürdürmek istiyor.” dedi.
Dijital göçebeler yaptıkları seyahatlerde internet hızı ve aylık yaşam maliyeti düşüklüğüne dikkat ettiği için Türkiye’nin bu durumun takipçisi olması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Erdem, “Dijitalleşme sürecine hızlı bir biçimde uyum sağlamak her alan için çok önemlidir. Ancak özellikle ortaya çıkan yeni yaşam ve çalışma tarzlarını da hızlıca benimsemek gerekiyor. Dijital göçebelik de bu alanlardan biri. Bunu ülke olarak kabul etmek ve hızlı bir biçimde uyum sağlamak gerekiyor. Geleceğin meslekleri de bunu gerektirecektir.” tavsiyesinde bulundu.
Doç. Dr. Çeçen: Stratejik düşünmek faydamıza olacaktır
Dijital göçebelik modelinin mekânsal bağımsızlaşma, yaşam tarzı değişikliği, seçim özgürlüğü ve kendini gerçekleştirme arzusu olduğunu ifade eden OMÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Faruk Çeçen, “Bizdeki Yörük kültürü ile dijital göçebelik modelinin arasında ciddi bir benzerlik var. Türkçe literatüre kavram “Dijital Göçebelik” olarak geçmiş. Aslında kulağa daha hoş ve kalıcı gelecek bir biçimde “Dijital Yörük/Yörüklük” de denebilirdi.” tanımlamasını kullandı.
Dijital göçebeliğin; özgürlük hissi, işe bağlanmama, farklı kültürleri tanıma vb. gibi pek çok avantajı olduğuna değinen Çeçen, “Klasik iş ortamı alışkanlığından dolayı, seyahat ederek para kazanmanız çevre faktörü tarafından değersiz görülebilir. Evli olup göçebe olarak hayatınızı sürdürüyorsanız eşinizin sabit işi ve çocuğunuzun derslerinin aksaması gibi engellerle karşılaşmanız çok olası.” ifadelerini aktararak modelin dezavantajlarını açıkladı.
Dijital göçebeliğin şu anda tüm insanlığı etkileyen bir fenomen olmadığına işaret eden Çeçen, açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
“Bir akademisyen olarak bu alandaki fırsatı önceden görüp stratejik düşünmemizin faydamıza olacağı kanaatindeyim. Türkiye’nin dijital göçebeleri kendi pazarına çekebilmesi için hukuki altyapı hazırlandıktan sonra teşvikler verilmeli, vize işlemleri kolaylaştırılmalı ve ülkemize bu şekilde gelmek isteyenler için bu konuya yönelik özel çalışan bir birim oluşturulmalıdır.”
Haber-Fotoğraf: Serhat Bülki
Tasarım: Merve Cengiz