Mobbing kişiyi hem işinden hem sağlığından ediyor
İşyerinde zorbalık ve yıldırma amaçlı duygusal taciz olarak tanımlanan mobbing, psikolojik ve bedensel pek çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor.
Mobbing, genel olarak, bir veya bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal ve psikolojik tacizi şeklinde tanımlanıyor. Özellikle hiyerarşik olarak örgütlenmiş iş yerlerinde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli ve sistematik baskı uygulaması şeklinde açıklanan mobbing, tıpkı cinsel taciz sorunu gibi toplum tarafından yüzleşilmesi ve hakkında yasal önlemler alınması gereken bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Mobbing kavramı üzerine yaptığı araştırmalar ile tanınan Endüstri Mühendisi ve Eğitimci Danışman Gülcan Arpacıoğlu, mobbingle ilgili şunları söylüyor: “Şimdi, yaşadığınız olayın bir kereye mahsus olmadığını ve sıklıkla sürdüğünü düşünün. İşinizin hakkını vermenize ve tüm çabanıza rağmen, yaptığınız hiçbir işin takdir edilmediğini, sürekli aşağılandığınızı, aşırı iş yükü yığıldıktan sonra yetiştiremediğiniz için hakarete uğradığınızı, normalde katıldığınız toplantılara alınmayıp unutulduğunuzu, yetkilerinizin alındığını, alaycı bakışlara ya da iğneleyici sözlere maruz kaldığınızı ve çaresizce dayanmak zorunda olduğunuzu hayal edin. Eğer sinirleriniz çelikten yapılmadıysa ya da işten ayrılmayı göze alamıyorsanız, duygusal ve bedensel acı çekerek her gün zarar görmek hayatınızın bir parçası haline gelecektir. Kaygıyla, yitirmiş olduğunuz özgüven ile ağrılarla, nefes alma güçlüğüyle, yüksek tansiyonla, depresyon ile yaşamaya alışmak zorundasınızdır artık.”
“Her şeyden sorumlu tutulan bir günah keçisi bulunuyor”
Mobbinge uğrayan kişiyi “kurban”, mobbing yapanı ise “zorba” şeklinde tanımlayan Arpacıoğlu, “Kurban boğun eğmeyi reddettiği, kontrole direnç gösterdiği için, karşısında öfkelenen, kabalaşan bir kişi var. Bazen kurbanın iş konusundaki yeterliliği zorbanınkinden üstünse, bunlar mevkii tehdit unsuru oluşturuyorsa, çekememezlik ve kıskançlık zorbalığı başlatabiliyor. Kurbanın sosyal yetenekleri, olumlu tavrı ve işyerindekilerce sevilmesi önemli. Ayrıca kurbanın etik davranışları, kurum içindeki yanlış giden olguları otoritelere bildirmesi yüzünden cezalandırılmasına karar veren bir kişi zorbalık için ilk adımları atıyor. Zorbanın acımasız kişiliği de başlatıcı faktörler arasında sayılıyor. Ciddi örgütsel sorunların yaşandığı kurumlarda, başarısız yönetimin sebep olduğu çatışmalar öyle abartılı bir hal alıyor ki, karşıt görüşler güç savaşlarına dönüşüyor ve her şeyden sorumlu tutulabilecek bir ‘günah keçisi’ bulunuyor” diyor.
Zorba, iş yerinde sistematik bir baskı yaratıp, karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam yaratıyor ve kişilerin dayanma güçlerini yok ederek onları işten ayrılmaya zorluyor. Kişinin işten ayrılması ile sonuçlanan mobbing süreci, mobbingin bitmesi anlamına da gelmiyor. Çünkü benzer bir iş kolunda çalışmak zorunda olan kişi “kötü huylu”, “asi” ya da “işten anlamaz” olarak damgalanıyor ve böylece referansları da kirlenmiş oluyor.
“Mobbing yapanlar kontrolcü, korkak, nevrotik ve iktidar açlığı çeken kişiler”
Mobbing olgusunu İsveç’teki çalışmaları sırasında keşfeden ve bu konudaki çalışmalarıyla tanınan endüstriyel psiko-bilimci ve psikiyatrist Dr. Heinz Leymann’a göre, insanlar kendi eksiklerinin telafisi için mobbinge başlıyorlar. Leymann, aşırı kontrolcü, korkak, nevrotik ve iktidar açlığı çeken kişilerin tacizci davranışlarının güvensizlikten doğan kıskançlıkla ilişkili olduğunu ifade ediyor. Bu kişiler, grup kuralını kabul etmeye zorlamak, düşmanlıktan hoşlanmak, can sıkıntısı içinde zevk arayışı ve sosyal-etnik önyargıları pekiştirmek için mobbinge başvuruyorlar.
Yapılan araştırmalar mobbinge maruz kalan kişilerin ise çalışma hayatlarında “dürüstlük”, “yaratıcılık”, “başarı” gibi olumlu özellikleriyle öne çıkan ve duygusal zekâsı yüksek olan kişiler olduklarını ortaya koyuyor. 8 Ocak 2011 tarihinde yapılan Mobbingle Mücadele Sempozyumu’nda, özellikle yaratıcı insanların, ürettikleri yeni fikirlerin diğerlerini rahatsız etmesi ve daha yüksek mevkilerde çalışan kişiler için tehdit oluşturması nedeniyle daha fazla mobbinge maruz kaldıkları belirtiliyor.
Mağdur zorba ile nasıl mücadele edebilir?
Mobbing, kişiler üzerinde önce ağlama, uyku ve konsantrasyon bozukluklarına, daha sonra ise geçici veya uzun süreli fiziksel ya da psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Hatta kimi zaman tıbbi veya psikolojik yardım gerektirecek etkiler de yaratabiliyor. Leymann, İsveç’te intiharların yüzde 15’inin mobbing kaynaklı olduğunu ifade ediyor.
Mobbing, “kurban” olan kişide fiziksel ya da psikolojik etkiler bırakan ve “zorba” tarafından işlenen bir suç olmasına rağmen, genelde, örgüt yönetimleri tarafından görmezden geliniyor, yanlış anlamlandırılıyor ya da teşvik ediliyor. Bu durumda mağdurlar kendilerini savunurken “kimi, kime şikâyet edecekleri” konusunda bir açmaza düşüyorlar. Mobbingin yönetimden gelmesi sonucunda, mobbingi yapanın aynı zamanda ceza verici olması da büyük bir sorun oluşturuyor.
Mobbingle Mücadele Sempozyumu’nda mobbing mağdurlarının ne yapmaları gerektiği sorusu şöyle cevaplandırılıyor: ”Mobbinge maruz kalanlar, yaşadıklarının tanımlanmış bir iş yeri sendromu olduğunu, uğradıkları tacizin kendi suçları olmadığını anlamalılar ve bu yönde mücadeleye devam etmelidirler. Aynı zamanda psikolojik yardım almak, onları yaşadıkları sendrom karşısında verecekleri mücadelede daha bilinçli ve güçlü kılacaktır. Zorbaya açıkça duruma itiraz ettiğini söylemek, taciz edici söz ve davranışlarını durdurmasını istemek, bu esnada yanında güvenilen ve gerekirse tanıklık edebilecek bir iş arkadaşı bulundurmak, ayrıca olayları, verilen anlamsız emirleri ve uygulamaları yazılı olarak kaydetmek alınması gereken önlemlerdir. İlk fırsatta zorba yetkili birine rapor edilmeli, mobbinge uğrayanın eşiti ise üstüne, üstü ise yönetim kuruluna ve insan kaynaklarına açıkça ve kanıtlarıyla bildirilmelidir. Gerekiyorsa tıbbi ve psikolojik yardım alınmalıdır. Tıbbi yardım ve raporlama hem yardımcı olacak, hem de kanıt oluşturacaktır. Şikayet hakkında kurum içinde ne yapıldığı da araştırılmalıdır. İş arkadaşlarıyla yaşanılan durum paylaşılmalıdır. Bunlar mobbingi bir bütün olarak durdurmuyorsa hukuksal başvuru için yeterince kanıt toplanmış olacaktır. Mobbingin suç olarak tanımlanması da hem mobbingin azalmasını ve mobbing yapanların geri çekilmesini sağlayacak hem de kurbanların çaresiz kalmasını engelleyecektir.”
Mobbing davranışlarında üniversiteler ilk sıralarda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, mobbing mağdurlarının yoğun olarak görüldüğü kurumlar arasında sağlık sektörü ve üniversiteler ilk sırada yer alıyor.
Hiyerarşik yapılanmanın tetiklediği mobbing özellikle üniversitelerde ”kurumunda çoğalma” olarak adlandırılan “kendi elemanını alma” düşüncesinden besleniyor. Yüksek lisansını, doktorasını, araştırma görevliliği ya da yardımcı doçent kadrosunu birilerine borçlu olan kişinin minnet duygusu veya unvan ve kadro kaygısı da, kişiyi haksızlığa karşı çıkmaktan alıkoyarak, kurumda mobbing yapılmasına göz yummasına ve böylece mobbingin daha kolay uygulanabilmesine sebebiyet veriyor. Mobbing, istenmeyen kişileri karalamak, sicilini ve özlük dosyasını bozmak, onlardan oda, laboratuvar, bilgisayar, ders, danışmanlık, kadro ve terfi esirgemek gibi davranışlarla daha da belirgin hale geliyor.
Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Avukat Tonguç Cankurt, kapitalist rekabet ve güvencesiz istihdam biçimlerinin mobbingin artmasına sebebiyet verdiğini belirtiyor. Cankurt, işverenlerin ya da yöneticilerin çalışanları üzerinde uyguladığı, bireysel sebeplere ya da toplumsal niteliklere dayanan bu yıldırma politikasının, bürokrasinin yoğun olduğu ve kadın ayrımcılığının bulunduğu kamu sektörlerinde daha yaygın olduğunu söylüyor. Mobbingin özellikle kamu sektöründe, sosyal işlerde, öğretmenler arasında ve eğitim kurumlarında ortalamanın 2.8 katı daha sık görüldüğünü vurgulayan Arpacıoğlu, satış elemanları, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinin de bunu izlediğini ifade ediyor.
Kadınlar daha fazla mobbinge uğruyor
Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, kamu sektöründe kadınlar, özel sektörde ise erkekler yüksek oranda mobbinge maruz kalıyor. Arpacıoğlu, yapılan incelemelerde kadınların erkeklere kıyasla yüzde 75 daha fazla risk altında olduğunu vurgulayarak, “Bu konuda özellikle kadınların birçok donanım ve deneyim kazanması gerekiyor, çünkü zorbaların hedeflerinin 3/4’ü kadın ve en ağır yaraları kadınlar alıyorlar” diyor.
Hukuksal düzlemde mobbing
Mobbingin ülkemizde çok yaygın olmasına rağmen, hukuki normlar içerisinde yasama tarafından alenen bir düzenlemeye gidilmediğini söyleyen Avukat Cankurt, ”6098 Sayılı Yeni Borçlar Kanunu’nun 417. maddesinde mobbing kavramına yer veriliyor. Bu maddeye göre işveren, işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek, onun psikolojik ve cinsel tacize uğramaması, uğrayanların ise daha fazla zarar görmemesi için gerekli önlemleri almak zorundadır. 4857 Sayılı İş Kanunu’nda ise sadece cinsel tacizle ile ilgili düzenleme bulunmaktadır. Ancak İş Kanunu’nda yer almaması dava açılamayacağı anlamına gelmiyor. Örneğin mobbingin ayrımcılık yapılarak gerçekleştirilmesi durumunda İş Kanunu’nun Eşit Davranma İlkesi başlıklı 5. maddesi de ihlal edilmiş oluyor. Aynı zamanda iş hukukuna hakim olan işçinin korunması ilkesi gereği işçiye yapılan mobbinge karşı hukuki yollara başvurulabilecektir” diyor.
Mobbingin irdelenmesi önemli
Mobbingin kavram olarak Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinde Türk hukukuna girdiğini ifade eden Cankurt, “Ancak yasada yer almadan önce de mobbing kavramına bazı yargı kararlarında rastlanılmıştır. Yaklaşık olarak 2006 yılından itibaren bazı mahkemeler mobbinge bazı kararlarında yer vermiş, hatta mobbingin tanımını da yapmıştır. Örneğin Ankara 8. İş Mahkemesi’nin 20 Aralık 2006 tarihli ve K.2006/625 sayılı kararına göre ‘Mobbing kavramı, işyerinde bireylere üstleri, eşit düzeyde çalışanlar ya da astları tarafından sistematik biçimde uygulanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama gibi davranışları içermektedir’ denilmektedir. Bu tanım genel hatlarıyla Yargıtay tarafından da kabul edilmektedir” şeklinde bir açıklama yapıyor.
Mobbing nedeniyle açılan davaların genellikle manevi tazminat davaları olduğunu belirten Avukat Cankurt işçinin mobbing sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle feshedip kıdem tazminatı ile birlikte tüm alacaklarını isteme hakkının olduğunu vurguluyor.
Arpacıoğlu ise ABD’de bile henüz yasal olarak tedbirlere yeni başlandığının altını çiziyor ve şunları kaydediyor: “Bu konudaki araştırmaların yapılabilmesi, ülkemiz genelinde gerçekçi verilerin elde edilebilmesi ve konunun güncel tutulabilmesi için sıklıkla irdelenmesi gerektiğine inanıyorum”.